BESLENME
Canlıların gelişmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan gıdaları dış ortamdan alıp, yapısal ve işlevsel olarak değiştirerek tükettiği bir süreçtir.
Beslenme; fiziksel büyüme, zihinsel gelişme ,dokuların yenilenmesi ve bağışıklık sisteminin sağlıklı olarak çalışması yani yaşamak için gereklidir. Yetersiz ve dengesiz beslenme vücut direncini azalttığından hastalıklara yakalanma olasılığı artmakta ve hastalıklar ağır seyretmektedir.
NEDEN BESLENME DESTEĞİ ALMALIYIZ?
Günümüzde hormonlu gıdaların artması, bilinçsiz tarım ve ilaçlama, gıdaların hazırlanma, pişirilme ve saklanma sırsındaki hatalar nedeniyle besin kayıplarına uğraması, düzensiz ve sağlıksız uygulanan diyet programları, stres, sigara, alkol tüketimindeki artış, gün içindeki yoğun tempodan dolayı beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler beslenme desteklerine olan gereksinimi arttırmaktadır.
Beslenme desteği ürünler yeterli ve dengeli beslenmeye, vücudumuzun ihtiyacı kadar yağ, protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin alınmasında katkıda bulunur.
VİTAMİNLER
Vitaminler sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir. İnsanlar vitaminlerin çoğunu kendileri üretmedikleri için besinlerle veya beslenme destekleriyle dışarıdan almak zorundadırlar.
Yiyeceklerin içinde bulunan vitaminlerin seviyesinde değişiklikler görülmektedir. İklim, toprak, ürünün ham ya da olgun oluşu, ürün toplama yöntemleri, taşıma ve depolama gibi çok sayıda faktör meyve ve sebzelerde vitamin kaybına yol açmaktadır. Bu durum vücudumuzun ihtiyacı olan vitaminler için beslenme desteklerine olan ihtiyacı arttırmaktadır. Özellikle yaşlanma ve hastalıklar vitamin ve mineral desteğinin en fazla arttığı durumlardır.
MİNERALLER
Mineraller, vücudun sağlıklı kalabilmesi için gerekli olan ve vücudumuzun kendi kendine oluşturamadığı inorganik maddelerdir.
Minerallerin görevleri vitaminlerle birlikte çalışarak vitaminlerin ve diğer besin maddelerinin vücuda yararlı bir şekilde kullanılmasını sağlamaktır.
Böylece sağlıklı bir diş, kemik yapısı, kalbin düzenli ve verimli çalışması, kas fonksiyonları, üreme sağlığı, hücre korunması ve gelişimi, sağlıklı dolaşım ve sinir sistemi, vücuttaki su dengesinin korunması gibi pek çok hayati fonksiyonda görev alır.
Bu nedenle insan vücudu için sağlıklı ve dengeli beslenmede vitamin ve minerallerin hayati önemi vardır.
ANTİOKSİDANLAR
Beslenmeye alınan gıda maddeleri, önce sindirim sistemi yoluyla bir dizi değişime uğradıktan sonra kana geçer, damarlar yoluyla dokulara ve hücrelere gelir. Hücre içine gelen proteinler, yağlar, şekerler metabolizma dediğimiz bir oksitleme süreci geçirir.
Bu sırada serbest oksijen radikalleri denilen ve hücrelere, dokulara zarar veren maddeler ortaya çıkar. Doku ve hücrelerin antioksidant sistemi vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi gıdalarla da alınan bir grup organik maddedir.
Gıdalarla alınan en önemli antioksidan A(Betakaroten),E(tokoferol) ve C(ascorbik Asit) Vitaminleridir.
Antioksidan, vitamin ve mineraller enfeksiyon ve bulaşıcı hastalıklar, diyabet, kanser, sinir sistemi hastalıkları, göz hastalıkları, premenstruel sendrom, fibrokistik meme gibi organ ve dokuların bozulmasına yol açan hastalıklara karşı, hücre ve dokulara destek olur. Onların görevlerini gerçekleştirmesine yardımcı olur ve fonksiyonlarını güçlendir.
Diyabet nedir? Nasıl meydana gelir?
Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile ortaya çıkar.
Kaç tip diyabet vardır? Diyabet sıklığı ne kadardır?
Nedenlerine göre bir çok diyabet tipi olmakla birlikte diyabetin büyük bir kısmını Tip 1 ve Tip 2 diyabet vakaları oluşturmaktadır.
Tip 1 Diyabet
Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Tip 1 diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç (vücudun bağışıklık sisteminin kendi hücrelerini tanıyamaması) sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Mutlak veya görece bir insülin yetersizliği olduğundan hastalar ömür boyu insülin hormonunu dışarıdan almak zorundadırlar. Bu nedenle Tip 1 diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet olarak da isimlendirilmektedir.
Tip 2 Diyabet
Sıklıkla erişkinlerde ve şişman (obes) kişilerde görülmektedir. Tip 2 diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki direnç (rezistans) sonucunda glükoz metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydınlatılamamıştır. Tip 2 diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve sıklıkla çok uzun bir süre insülin ihtiyacı olmaksızın yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet olarak da isimlendirilmektedir.
Diyabetin bulguları nelerdir?
Diyabete bağlı klinik bulgular vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen glükoz belli bir serum düzeyini (180mg/dl) aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glükoz beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta ÇOK VE SIK İDRAR YAPMA (POLİÜRİ) olur. Vücut, poliüri ile olan sıvı kaybını karşılamak için ÇOK SU İÇİLİR ve bu da POLİDİPSİ olarak isimlendirilir. Organizma, enerji kaynağı olarak glükozu kullanamayınca bir taraftan İŞTAH ARTAR diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonucunda iştah artmasına rağmen KİLO KAYBI olur.
Gizli şeker nedir?
Halk arasında gizli şeker olarak isimlendirilen durum, normal glükoz dengesi ile diyabet arasındaki metabolik durumu ifade etmektedir. Normalde açlık plazma şekerinin 110 mg/dl olması gerekmektedir. İşte açlık plazma şekerinin 110 mg/dl'nin üzerinde fakat 140 mg/dl'nin altında (yeni kriterlere göre 126 mg/dl) olması bozuk glükoz toleransı olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde şeker yükleme testi yapılan kişilerde 2. Saatdeki plazma glükoz düzeyininin 140 mg/dl'nin üzerinde fakat 200 mg/dl'nin altında olması da bozuk glükoz toleransı olarak isimlendirilmektedir. Bu durumdaki kişilerin gün boyu kan şekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulguları görülmez. Bununla birlikte bu kişiler Tip 2 diyabet için en riskli grupta olduklarından yaşam biçimlerini yeniden düzenlemeleri gereklidir.
Kimler diyabet olur?
Tip 2 diyabet güçlü bir genetik bağlantıya sahiptir - "aile içinde dolaşma" eğilimindedir. Tip 2 diyabet genellikle aşırı kilolu veya obez ve 45 yaşın üstündeki insanlar üzerinde etkili olur - ancak, gençler arasında da gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bazı diğer tip 2 diyabet risk faktörleri şunlardır:
• Ailede geçmişte diyabetin görülmesi
• Düzenli egzersiz yapılmaması
• Geçmişte hamilelik sırasında meydana gelen bir diyabet şekli olan gestasyonel diyabetin görülmüş olması
• Dört kilonun üzerinde bir çocuk dünyaya getirilmesi
• Etnik köken: Afrikalı-Amerikalılar, Latinolar, Yerli Amerikanlar, Asya ve Pasifik Adalarından gelenler
Şeker ve insülinin diyabetteki rolü nedir?
Vücudumuz yediğimiz gıdaların çoğunu şekere dönüştürür. Şeker vücudumuzun yapması gereken işleri yapmak için gerek duyduğu enerjiyi sağlar. Pankreas tarafından üretilen insülin bir sinyal göndererek vücut hücrelerine kandan gelen şekerin girişine izin vermesini söyler. Hücrelere giren şeker vücudumuz için gereken enerjiyi temin eder. Tip 2 diyabet hastalığında, vücudumuz şekeri gereken şekilde kullanamaz.Tip 2 diyabet hastalığı ya vücut yeterli insülin salgılayamadığında ya da hücreler her zaman insülini "dinlemeyip" yeterli şeker girişine izin vermediğinde gelişir. Buna "insülin direnci" denir. Her iki durumda da, kanda gerekenden fazla şeker kalır. Kontrol edilmediğinde, kanda çok fazla şeker bulunması diyabet ve ilgili diğer komplikasyonların oluşmasına yol açabilir.
Kan şekeri düzeyinin düşük tutulması için neler yapmalıyız?
Tip 2 diyabeti olan pek çok insan diyet değişiklikleri yaparak, kilo vererek ve/veya fiziksel aktiviteyi artırarak kan şekeri düzeylerini sürdürebilmektedir. Diğerleri ise, şekerin kanda birikmesini önlemek için ilaca ihtiyaç duyarlar.
Kan şekeri kontrolü neden önemlidir.
Diyabetin bazı komplikasyonlarından kaçınmak için kan şekeri düzeylerinin sürekli normal aralıkta tutulması önemlidir. Günden güne değişen kan şekeri iniş çıkışları hastaların kendilerini iyi hissetmelerini engelleyebilir ve normal olarak günlük işlere konsantre olmasını ve işlev görmesini zorlaştırabilir. Doğru strateji kullanılırsa, tip 2 diyabeti olan hastaların bu durumla başa çıkmaları, gelecekte komplikasyon oluşumunun önüne geçmeleri ve diyabetten daha güçlü olmaları çok olasıdır.
Eğer Diyabetliyseniz...
• Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirin.
• Düzenli egzersiz yapın.
• Fazla kilolarınızdan kurtulun.
• Ayak bakımınıza dikkat edin.
• İlaçlarınızı almayı unutmayın.
• Kontrollerinize gitmeyi ihmal etmeyin.
* Green Lipped Mussel-Perna Canaliculus (Yeşil Kabuklu Midye Ekstresi )
Yeni Zelanda da açık denizde özel olarak üretilen Yeşil Kabuklu Midye Ekstresindeki Perna Canaliculus aktif içeriğiyle hareket sisteminde oluşan sorunları azaltır. Dinamik yaşamınıza ,hareket sisteminize destek olur.Hareketli yaşamınızda oluşabilecek sıkıntılarınızı önler. Hayatınızı ve hareketlerinizi kolaylaştırır.
* MSM( Methysulfonyl Methane Tozu )
MSM içinde bulunan sülfür sayesinde özellikle bağ dokularının korunmasında son derece önem taşır. Eklemlerde hareket kabiliyetini arttırır. şişlik ,ağrı ve hareket kısıtlamasını azaltmaya yardımcı olur.
* Whıte Wıllow/Salıx Alba Powder (Beyaz Söğüt Ağacı Kabuğu Tozu)
Söğüt ağacı kabuğundaki aktif madde Salisindir(Asetilsalisilik Asit'in elde edildiği ön maddedir). Romatizmal ve eklem dejenerasyonuna bağlı ağrı, hareket kısıtlaması,yanma şikayetlerinin sınırlanmasını sağlar.
*Bromelain
Özellikle Postoperatif ve Travmatik Enflamasyon Şikayetlerini ve buna bağlı bulguları azaltır.
* Lipaz: Yağları Parçalayan Enzim
* Amilaz: Karbonhidratları Parçalayan Enzim
* Proteaz: Proteinleri Parçalayan Enzim
* Lactase: Süt ve Süt Ürünlerindeki Şekerin Parçalanmasını Sağlayan Enzim
* Cellulase: Yeşil Sebze ve Meyvelerin Sindirimine Yardımcı olan Enzim
* Capsicum Annum(Kırmızı Biber): Sindirim sistemini düzenler. Hücre yenilenmesini sağlar.
* Camellia Sinensis(Yeşil Çay): Kolestrol düşürücü, Kardiyo - Vasküler Sistemi destekleyici birleşimler içerir.
Devita Kurumsal web sitesine bağlanmak için tıklayınız. www.devita.com.tr